Kozmetiğin Tarihi ve Kuaförlük

01/04/2017

Kozmetik, Yunanca kozmeo (güzelleştiriyorum, düzeltiyorum) kökünden gelir ve hijyen ve dış görünümle ilgili olarak üzerinde kullanılan bölgenin (saç, saç derisi, diş, cilt...) doğasını değiştirmeden geçici olarak sorun gideren veya güzelleştiren madde veya karışımların genel adıdır.

Birinci yüzyılda, Roma İmparatoru Nero ve karısı Poppaea Sabina, kohl ile (zehirli kurşun içerir) gözlerine sürme çekerler, üstübeç (son derece zehirli olan kurşun karbonat) ve tebeşir ile ciltlerini daha açık renkli göstermeye çalışırlar ve yüz ve dudaklarını zincifre (kırmızı kurşun oksit) içeren pudralarla renklendirirlerdi. 

Gördüğünüz gibi insanlar o çağlarda bilinçsiz ve cesur(!) bir şekilde güzellikleri uğruna sağlıklarını hatta yaşamlarını tehlikeye atıyorlardı.

Ondördüncü yüzyıldan itibaren Haçlı Seferleri ile Kuzey Avrupa'da asillerin nemlendirici kremler, fondöten, saç boyası ve parfüm kullandıklarını biliyoruz. Daha sonraları ise, 18. yüzyıldan itibaren kozmetik ürünler tüm sosyal katmanlardan talep görmeye başladı.

Zaman içinde de kozmetikler moda akımları ve yeni hammaddelerin yaratılmasına bağlı olarak gelişim gösterdi.

Bazı kozmetik ürünler günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. Örneğin 2. yüzyılda Bergama doğumlu doktor Claude Gallien'in yarattığı "Cold Cream" (Kold Krem). Bu krem o çağlarda, günümüzde son derece nadir olan gülyağı ile üretilirdi. Şimdi ise bu krem için daha ucuz olan badem yağı ve gül suyu kullanılmaktadır. Bazı kozmetikler de artık tamamen terk edilmiştir. Bunlardan bir tanesi de içindeki amonyaktan ötürü temizleyici özellikler taşıyan idrardan yapılan ağız çalkalama sularıydı... Hoş bu tür ürünler "urine therapy" adı altında kullanılmaya yer yer devam etmektedir de...

Yirminci ve özellikle 21. yüzyılda endüstriyel keşif ve gelişimler sayesinde kozmetiğin yüzü değişmeye başladı. Özellikle yüzey-aktif maddelerin yarattığı emülsiyonlar, sentetik parfümler, aromalar ve petrol türevleri kozmetik formülasyonların karmaşıklaşmasına yardımcı oldu.

Kozmetik ürünler sadece yüzeysel etki sağlar ve epidermisi geçemez. Hâlbuki medikal ve terapötik ürünlerin epidermis bariyerini aşma özelliği ve kapasitesi vardır.

Kozmetik ürünler 8 bini aşkın bir hammadde ve yardımcı ürünün bulunduğu bir listeden özenle seçilirler ve her ürün bunlardan ortalama 20 tanesini ihtiva eder.

Uluslararası normlarda üretilmiş bir kozmetik ürünün endüstriyel maliyeti aslında 1 avroyu geçmediği halde oldukça yüksek perakende fiyatlarla tüketicin karşısına çıkarlar. Aradaki bu uçurum ise Ar-Ge maliyetleri, dağıtıcı payı, pazarlama faaliyetleri, reklâm ve marka değer algısının fiyatlandırmaya dahil edilmesidir.

Kendi ana branşım olan saç kozmetiği ve güzelliği ile ilgili olarak, tavsiye ve uygulama mercii olarak sizleri bilinçli ve uzmanlaşmış kuaförlere yönlendirmek isterim. "Saçın doktoru" olarak da kendilerini nitelendiren kuaförler, gerekli donanıma sahip iseler gerçekten de saçın kozmetik yolculuğunda tüm ürün ve hizmetleri sağlayabilecek kişilerdir.

Sadece ölü bir keratin zincirinden oluşan saçlarımız aslında çırılçıplak kaldığımızda bile bizim tek doğal giysimiz ve aksesuarımızdır. Onların sağlıklı, temiz, ışıltılı ve hareketli hali ile ruhumuz beslenir, enerjimiz yükselir hatta kendimizi daha genç hissederiz. Bir kadının (hatta bir erkeğin) saç güzelliği belki cilt güzelliğinden bile daha ön plandadır. Çünkü onunla istediği gibi oynar; rengini, hacmini, şeklini, dokusunu değiştirir. Bu yolla kişiliğini ve stilini dışa vurur, değişken ve çoklu iç gerçekliğinin yansımalarını saçında yaşar.

Pekiyi, siz kuaförünüzü hangi kriterlere göre seçiyorsunuz?

Fiyatlarının uygunluğu, hijyen, tanınırlığı, evinize veya işyerinize yakınlığı, profesyonel tavsiyede bulunulması, etkin ve aktif olarak sizi dinlemesi, kaliteli ürünler satması ve kullanması, modern bir dekoru olması, güler yüzlü ve eğitimli bir ekibe sahip olması, sanatsal çizgisi ve becerisi, bir "star" kuaför çalıştırması, ünlülerin gittiği bir salon olması, sizi ve saçınızı iyi tanıyor olması mı?

Yoksa yukardakilerin hepsi birden mi?

Sizi bir salona sadık tutan olgu ne? Kuaförün kendisi mi yoksa salonun kendisi mi?

Kuaförünüz sizi yeteri kadar "görüyor mu?", "duyuyor mu?", "hissediyor mu?", size doğru soruları sorarak sizin stilinizi doğru teşhis edebiliyor mu? Üzerinizdeki giysi ve aksesuarları tesadüfen taşımadığınızı, onların stilinizin ve karakterinizin birer aynası olduğunu biliyor mu?

En son ne zaman size "neleri sevmezsiniz?" diye sordu? Size hiç mavili veya doreli renklerin cilt ve göz renginize farklı etkiler yaratacağından bahsetti mi? Sizin en çok kullandığınız ruj rengini hiç merak etti mi? Ya da gardrobunuzdaki en baskın rengin ne olduğunu?

Cevabınızı duyar gibiyim. Haklısınız. Siz de aslında kuaför salonunuza sadık kalmak isterdiniz, ama sizi oraya bağlayacak ve güzellik yolculuğunuzda size profesyonel rehberlik yapıp koçunuz olacak çok fazla kuaför yok. Neyse ki bu yetkinlik ve uzmanlıklarda kuaförlerin sayısı her geçen yıl artıyor.

Kendinize iyi davranın.